Yapay Zekâ Destekli Delillerin Ceza Muhakemesi Açısından Değerlendirilmesi:
Dijital çağın getirdiği yeniliklerle birlikte, yapay zekâ teknolojileri ceza muhakemesi süreçlerinde giderek daha fazla kullanılmaktadır. Yüz tanıma sistemleri, ses analizi ve algoritmik değerlendirmeler gibi yapay zeka destekli araçlar, suçun aydınlatılmasında etkinlik sağlarken, hukuki ve etik açıdan önemli tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Bu makalede, yapay zeka destekli delillerin delil serbestliği ilkesi ile adil yargılanma hakkı arasındaki dengeyi nasıl etkilediği incelenecektir.
Delil Serbestliği İlkesi ve Yapay Zeka Destekli Deliller
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217. maddesi uyarınca, hâkimin vicdani kanaati, duruşmada tartışılan ve hukuka uygun şekilde elde edilmiş delillere dayanmalıdır. Delil serbestliği ilkesi gereği, hukuka aykırı olmayan her türlü delil yargılamada kullanılabilir. Ancak, yapay zeka tarafından üretilen veya analiz edilen delillerin hukuka uygunluğu, özellikle kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği açısından dikkatle değerlendirilmelidir.
Yapay zeka destekli sistemlerin, özellikle yüz tanıma teknolojilerinin, etnik köken ve cinsiyet bazlı hatalara açık olduğu çeşitli araştırmalarla ortaya konmuştur. Bu durum, Yapay zeka destekli delillerin güvenilirliği konusunda ciddi endişelere yol açmaktadır.
Adil Yargılanma Hakkı ve Algoritmik Şeffaflık
Adil yargılanma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Bu hak, tarafların delillere erişimini ve delillerin denetlenebilirliğini içerir. Ancak, Yapay Zeka sistemlerinin “kara kutu” niteliği, algoritmaların nasıl çalıştığının ve hangi verilerle beslendiğinin açıklanamamasına neden olmaktadır. Bu durum, savunma hakkını zedeleyebilir ve yargılamanın şeffaflığını tehlikeye atabilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Lopez Ribalda ve Diğerleri v. İspanya (2019) kararında, gizli kamera ile elde edilen delillerin kullanımı değerlendirilmiş ve özel hayatın gizliliği ile meşru amaç arasında bir denge kurulması gerektiği vurgulanmıştır . Benzer şekilde, Big Brother Watch v. Birleşik Krallık (2021) kararında da, dijital denetim araçlarının etkili iç denetim mekanizmaları ile sınırlandırılması gerektiği belirtilmiştir .
Yapay Zeka destekli delillerin ceza muhakemesi süreçlerinde kullanımı, adaletin sağlanması açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Ancak, bu teknolojilerin hukuka uygun ve etik çerçevede kullanılması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, aşağıdaki öneriler dikkate alınmalıdır:
- Hukuki Düzenlemeler: Yapay Zekanın ceza muhakemesinde kullanımına ilişkin açık ve net yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- Şeffaflık ve Denetim: Yapay Zeka sistemlerinin algoritmaları şeffaf olmalı ve bağımsız denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.
- Eğitim ve Farkındalık: Yargı mensupları ve hukukçular, Yapay Zeka teknolojileri konusunda eğitilmeli ve bu alandaki gelişmeler yakından takip edilmelidir.
- Etik İlkeler: Yapay Zekanın kullanımı sırasında etik ilkeler gözetilmeli ve insan haklarına saygı ön planda tutulmalıdır.
Sonuç olarak, Yapay Zeka destekli delillerin ceza muhakemesi süreçlerinde etkin ve adil bir şekilde kullanılabilmesi için, hukuki, etik ve teknik boyutların birlikte ele alınması gerekmektedir.
Av. Melihcan ÖZGENEL